Yeme Bozukluğunun Arka Planında Çocukluk Dönemi Var!

Duygusal ihtiyaçlarını gidermek için yiyorlar…

Yeme bozukluğunun bir çeşidi olan duygusal açlık biyolojik olarak aç olmamasına ve vücudun ihtiyacı olmamasına karşın kişinin tıkınırcasına yemek yemesidir. Burada kişinin neden yediğinin sebeplerinin tespit edilmesi gerekmektedir. Sebep tespit edilmeden tedavi mümkün olmaz. Kişi duygusal ihtiyaçlarını gidermek istediği için yer. Yeme bozuklukları ciddi bir şekilde şu anda hem modernizemin bir nevi sonucu ve kâbusudur. Dünyada obezitenin salgın derecesindedir, ülkemiz de bu konuda ABD ve Suudi Arabistan’ın ardından üçüncü sıradadır. Yaşam boyunca ortaya çıkan bir durum olan obezite yeme alışkanlıklarıyla ilgilidir. Yeme bozukluğu olan kişiler yemek yemeyi yaşam amacı gibi görmeye başlıyorlar.

Yeme davranışıyla haz duygusu tatmin edilmeye çalışılıyor

Yeme bozukluğu olan kişilerin beyindeki hücre zarı bozulmuştur. Bu kişiler yemek yemeyi hayatlarının merkezine almışlardır. Duygusal tatmin sağlamak için yemek yenir. Yeme bozukluğu psikiyatrik rahatsızlıkların sınıflandırıldığı sistem içerisinde davranışsal bağımlılık olarak yer alır. Burada bağımlılığın aynı ödül ceza sisteminde yaptığı değişiklik gibi yeme davranışı da aynı etkiyi yapar. Kişi herhangi bir madde kullanmadan yemek yemeyi bir yaşam amacı gibi görüp devamlı hazzı tatmin etmeye çalışır.

Beynin, tokluğu algılama alanı bozuluyor…

Ciddi ve potansiyel olarak hayati risklere yol açabilecek bir yeme bozukluğu olan bulimia nervozada kişide şişmanlama korkusu oluşur. Kişi 29 kilo olduğu halde ‘Ben 150 kiloyum’ diye düşünür. Bunun doğru olmadığına ikna edilmez. Beynin tokluğu algılama alanı bozulmuştur. Bu kişilerde beynin hipotalamus yani açlık tokluk durumunu anlamasını sağlayan, ‘Doydun yeterli’ diyen bu bölgenin fonksiyonu bozulur. Kişi nevroz tipinde yer, tıkır ve kusar. Şişmanlık korku haline dönüşür. Korku irrasyonel bir korku haline gelir. Bu kişiler psikoz gibi, bir nevi akıl hastalığı gibi hastaneye yatırılır. Zamanında müdahale edilirse düzelir.

Arka planda bağlanma bozukluğu ve çocukluk travmaları var

Blumia nervoza genellikle genç kızlarda görülür. bu hastalığın arka planı araştırıldığında genellikle depresyon ve bağlanma bozukluğu olur. Çocukluk döneminde özellikle anneyle yemek yeme konusunun fazla konuşulduğu, yüceltildiği bir ortamda büyümüşse çocuk yemek yemeyi bir iletişim biçimi haline getirebilir. ‘Yemek yersem sağlıklıyım ya da mutlu olurum. Yemezsem mutlu olamam’ tarzında bir davranışa dönüştürebilir. Bu tip yeme bozuklukları onun artık hayatını takip etmeye başlar. Doyduğunu hissettiği halde yine yer. Biraz pişmanlık hisseder. Sonra gidip onu kusarak çıkartmaya çalışır. Hayatı bunun etrafında döner. Araştırıldığı zaman çocukluk travmaları ortaya çıkar. Çocuk bu çocukluk travmalarını telafi edemez. Patolojik bir davranış ortaya çıkar.

Kişi yemeyi yeniden öğrenmesi gerekiyor!

Tıpkı bağımlılık davranışında olduğu gibi yemek yemenin yaşam amacı gibi seçilmesi durumunda kişinin hayatındaki öncelikler birden bire değişir. Bu kişilerin yaptıkları en büyük hata orada olur. Bu davranışın tedavisine yönelik olarak bilimsel farkındalık süreci, bilinçli farkındalık süreci ile ilgili süreçler, testler, tedaviler yapılmaya çalışılır. Yeme bozukluğu vakalarının çoğunda kişinin iki üç ay kadar hastaneye yatırılarak çeşitli tedaviler uygulanması gerekir. Kişinin beyin elektrosunu alıp beyin kimyasını düzeltmek gerekir. Kişinin yemeyi yeniden öğrenmesi gerekir. Burada aileye de görevler düşer, onlara yönelik çalışmalar da yapılabilir.

Duygusal, ihmal, duygusal istismar ve hatalı davranışlar yol açabilir

Yeme bozukluğunun temelinde çoğunlukla duygusal ihmal, duygusal istismar gibi çocukluk travmaları bulunur.

Ailenin, anne, babanın, yakınların patolojiyi düzeltmediği sürece kişi bazen tepkisel yani sırf intikam için yemek yer. Bazen hatalı davranışlar da yeme bozukluğuna yol açabiliyor. Mesela, annenin elinde tabak, çocuğun arkasında dolaşıyor. Burada bakıyoruz, çocukluğunda böyle büyümüş kişi. Anne iyi niyetle çocuğuna zorla, beslensin diye elinde tabakla arkasında dolaşmış. Yemek yememeyi iletişim biçimi haline getirmiş. Bizim kültürümüzde maalesef çok yaygın karşılaşılıyor. Burada şefkatin kötüye kullanımı var. Özellikle gelişmiş toplumlara baktığımız zaman böyle bir davranış görmüyoruz. Çocuk yemek yeme konusunda zorlanmıyor. Anne yemeği veriyor, yerse yer yemezse aç kalır. Fiziksel sağlığı yerinde olan biri önünde yemek varken yemezse hasta olmaz. Bizde anne çocuğu hasta olur diye korkuyor. Hâlbuki ki fiziksel sağlığı yerinde yemek isterse yer. Anne çocuğa yemek yedirmek için türlü yollar deniyor. Televizyon açılıyor. Diğer yakınları oyalamaya çalışıyor. Böyle bir ortam da çocuğun hoşuna gidiyor, çocuk uzatıp duruyor.


Yeme dürtüsünü kontrol edebilmek, psikolojik kaynakları kontrol etmektir

Yeme bozukluğu kadınlarda fazla görülürken erkeklerin madde kullanımına yöneldiğini gözlemlenmektedir. Kadınlar yemek yeme konusunda daha yatkın olmalarına karşın, estetik algılamaları onlar için beyinde daha önemli, fiziksel görünümlerine daha çok önem veriyorlar. Biz onları yemek yeme bozukluğu açısından daha güçlü hale getiriyoruz. Yeme dürtüsünü kontrol edebilmek aslında kendi hayatını kontrol etmek, psikolojik kaynakları kontrol etmektir.

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir